10 Şubat 2017 Cuma

İtiraf Manifestosu: Geri Dönüş


Om mani padme hum.

Yola ilk çıktığımda küçük bir kızdım. Her şeyi denemiştim. Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla kendimi AŞK'a kul etmiştim. Secdeye her vardığımda gözyaşlarımla toprağa değmiştim. Susmuş ve sessizliğimle yemin etmiştim. Her şeyimi alabilirsin demiştim yüreğime ve her şeyimi almıştı benden. Geçmişin de geleceğin de hükmü kalmamıştı. Ne anlarım, ne anılarım benimle kalmıştı. Gitmişti, bitmişti her şey.

Dostlarım, bugün size Ölüm Yolculuğu'mu, korkunun nasıl da kaybetmeye gebe kaldığını açıklayacağım. Bugün itiraf vakti. Belki de en ağır itiraf manifestosu bu olacak. Ve belki de konuşa konuşa tüketeceğiz kelimeleri. Her şey bizimle birlikte bitecek dostlarım. Bir kibrit tanesi gibi Güneş'e meydan okurcasına kendi alevimizde küle dönüşeceğiz. Bu bir sır, bu nazende yanan tüm Aşkların sırrı. Bu ağlaya ağlaya kendini bitirenlerin sırrı. Güneş'in Özkan'a duyduğu AŞKın sırrı.


AŞKla tanıştığımda henüz küçük bir kızdım. Her şeyi denemiştim. Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla kendimi AŞK'a kul etmiştim. Bir Güneş kolyem vardı, ucunda siyah boncuklar. Yüreğimi ona hapsedip Şems'in ayak ucuna infak etmiştim bir Konya akşamı. Beni dizine yatır demiştim. Bana aşkı ver, ben de vereyim başımı AŞK uğruna Şems gibi, ben de vereyim aklımı Leyla uğruna Kays gibi. Bunların hiç birini istemedi yüreğim benden. Bana dedi ki "Hayallerini versen yeter." Nasıl söylenir bilinmez dostlarım ölmeden toprağa gömdüler beni. Ölmeden nefesim kesildi, kalbim durdu da yaşamaya devam ettim ben. Ve bir gece, o ıstıraplı gece, AŞKımı verdiğim kitapların hepsini yırttım attım. Yaktım öykülerimi, Ne yazdıysam, ne yaşadıysam hepsini yok ettim. 

Hayat yeni bilinmezlere gebe. Hayat uçsuz bucaksız sırlara gebe. Hayat acılara gebe. Ben düştüm. Ben öldüm. Ben bittim. Yüreğime hançer sapladım da oluk oluk kanattım. Yine de yaşadım.

Açıldım bir derin okyanusa, fersah fersah uzaklaştım kendimden. Kimse benim gibi yaşamadı, çünkü kimse benim gibi yazmadı. Çünkü kimse Güneş olmadı. Kulağıma fısıldandı ismim ama bana Güneş dediler. Yanmadan yaşayamazsın dediler. AŞK oduna düştüm dostlarım, öldürdüm Özkan'ı, Güneş'i yaşattım.

Adım Güneş, dedim. Adım gibi parlak olsun istedim hayatımı. Ama şimdi nerelerdeyim söyleyemem, anlatması güç. Adım gibi yansın istedim AŞKımı, hücrelerime kadar yaktı. Geriye ben'den bir şey bırakma, dedim. Ki zaten bırakmadı. Öldürdü AŞK odum ve ölüme de meydan okurcasına yaşattı. 

Yazmasaydım ölürdüm, dedim. Yazarak öldüm dostlarım. Kulağımda bir garip ezgi, okyanusun dibine dalmışım gibi. 

Dedim ki kendime; yazmakla yorulmayan ellerim, düşünmekten yorgun düşmüş bir bedenim vardı benim. Sonsuzluğa karşı hayatını veren ama her şeye rağmen sonsuzluğa gölge eden bir beden. Şimdi siz söyleyin dostlarım, nereye gideyim ben?

Adım Güneş, adım gibi parlak olsun isterdim hayatımı. Benim yurdum ötelerde, okyanusun ötesinde bir yerlerde. İşte bu yüzden okyanusların ötesi daima kuraktır yüreğimde. Yüreğime bir kez daha hoşgeldiniz.

Okyanusun ötesinde görüşmek üzere.

GÜNEŞ