22 Kasım 2018 Perşembe

İtiraf Manifestosu: Affediş!

Kasım 2018'den Mayıs 2011'e

Biliyorum küçük kız. Ruhunun kanayan yarasını biliyorum. Var olduğun andan beri hissettiğin boşluğun çözüldüğünü, dolduğunu hissediyorsun. Ve biliyorum, ağlaya ağlaya, gecenin karanlığında kaybolurcasına kitaplarını yok ediyorsun.

"Ya evrenin bütün sırları avucumuzun içinde ya da biz bir oyunun içindeyiz." diyorsun. Toprağın nefes alıp verişini, yıldızların sessizlikteki sesini, ayın diğer yüzünü keşfediyorsun. Bilinmeyeni bilme peşinde, kendine yepyeni bir dünya örüyorsun.

Kendi fil dişi kulendesin. Orada hem aşıksın hem de maşuk. Orada hem Züleyha'sın hem de Yusuf. Esma'sın, Yeşim'sin, Malhun'sun, Funda'sın, Hayal'sin... Sen, sen olan her şeyle beraber kendinsin. Gökyüzünden gelen meleklere ev sahibisin. Antik sırların taşıyıcısı, özgürlük savaşçısı, görünmeyeni görensin. Sen tüm varlığınla, kendine "Güneş" diyebilensin. 

Tarihçilerin, sufilerin, gizemcilerin peşinden koşansın. Sen Konya'da Şems'in yanında kendi güneş kültünü infak edensin. Geceye bakıp, tüm yüreğini geceye armağan edensin. 

Lise 2. sınıfta, okul dergisinde "2012 dönüşümün, yeni bir çağın başlangıcı." yazacak kadar kaçıksın. Hayır yani, okul dergisi bunun yeri miydi be küçük kız. :)

Bir gün bir kitap okuyacaksın, hayatın değişecek. "Sanki benim için yazılmış." diyeceksin. (Gerçekten senin için yazıldı.) Tüm çantanı boşaltacaksın ama bir tek o kalacak. Sen ona Simyacı diyeceksin. Santiago en iyi dostun olacak çünkü ikiniz de aynı şeyin, kişisel menkıbenizin peşinden gideceksiniz. 

O'nunla anlaşma yapacak kadar yürek yemiş, psikiyatrisine "Yazdığım öyküler yüzünden kişiliğimi kaybediyorum." diyecek kadar öz farkındalığı yüksek (!) birisin. Yoo şaka yapmıyorum, öz farkındalığın çok yüksek. Kendine korkunç zararlar verdiğinin bilincindesin.

Şimdi sana "Yapma, atma kitaplarını." desem beni dinleyemeyeceksin. Dinleme de zaten, boşver. Ama kendini yeniden inşa etmen yıllarını alacak. İstemediğin okulda, istemediği şehirde tıkılı kalacaksın, aylarca antidepresan kullanacaksın, ailen sadece aynı çatı altında yaşadığın insanlara dönüşecek ve en büyük duan onlardan bir an önce kurtulmak olacak, kilo alacaksın, kilo vereceksin, demedi deme bir gün ipin ucunu kaçırıp fazla doz ilaç içeceksin. Ne kendini sevilmeye layık göreceksin, ne de sevgiye hazır olan insanları hayatına çekeceksin. 

Sonra bir gün durup diyeceksin ki "Ne yapıyorum ben böyle?"

Kaçacaksın, seni senden ayıran her şeyden kaçacaksın. Yaktığın kitapları rafına dizmeye başlayacaksın. Sırt çantanı yeniden hazırlayıp, çölden kaçıp ormana yol alacaksın. O'nunla anlaşma yapmayı bırakıp, onu dinlemeye başlayacaksın. O'na her "Senden nefret ediyorum." dediğinde, aslında kendine öfke duyduğunu fark edeceksin. Kendini affetmenin yolunun O'nu affetmekten geçtiğini göreceksin. Çünkü O sana kendi ruhunu üfledi küçük kız, sana şah damarından bile daha yakın. Ve sana bir sır vereyim mi? O; bizzat, bütünüyle, her şeyinle SEN'sin. 

Ne derdi Özkan: "Sana değen her kalp benim kalbim."  Basitçe: 
x= Özkan'ın kalbi, 
y= diğerleri, 
z= sen olsun. 
O'da q olsun.

x = y , y = z , x = q ise x = z = q 

Sence daha mı karmaşık oldu? :)

Sen yani senin kalbin, sana değen her kalp küçük kız. Yani eğer birinin seni sevmediğini, seni sevgisine layık bulmadığını düşünüyosan; sen kendini sevmiyorsun. 

Bak küçük kız, aptala anlatır gibi anlattım. Kıyas mantığını bile kullandım ki bütün mantık derslerinden CC ile geçmiş olsam bile. 😂

Sana kitaplarını yakma demiyorum. Yak, yık; yenilenmeye ihtiyacın var. Ama kendini sevmeyi asla bırakma.

Seni seviyorum. Ve seni o gün, o gece her şeyi yok ettiğin için hatta büyük bir cesaretle bunu yaptığın için seni affediyorum.

Daha uzun ve maceralı yolculuklarımız olacak. Kendimize iyi bakmamız lazım.

Biz bize emanetiz küçük kız; biz birbirimizin hem okyanusu, hem çölü hem de güvenli limanıyız.

Okyanusun ötesinde görüşmek üzere...

Not: İyi ki doğdun. İyi ki 25 oldun... 💙













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder