7 Ocak 2018 Pazar

Selam Olsun Güneş'e

Adın hep farklı söylendi. Seni hep farklı farklı şekillerde andık yüzyıllarca. Baba dedik, ana dedik, Tanrı dedik, Ra dedik ya da Zeus dedik. Ben Allah demeyi seçtim. Öyle öğretilmişti, tınısı sımsıcaktı. Sarmalandığımı hissettim. Başka isimler de verdim sana; dost dedim, Özkan dedim, Hayal dedim...

Önce senden korkmamı öğrettiler bana, sonra sevmemi. Ben hangisini yapacağımı bilemedim. Yanlış bir şeyler vardı, hissediyordum. Korkmaktan da sevmekten de ötede bir kıvılcımla kuşanıyordum. Seni aramayı seçtim. Budda gibi elimi ayağımı çekecektim her şeyden, ya da Musa gibi yanan bir alevde çehreni seyredecektim. Çöllere gidecektim. Sırt çantamı alıp, diyar diyar gezecektim. Göreceğim her okyanus, içinden geçeceğim her ırmak, kaybolacağım her orman bana tek tek seni verecekti.

Sonra bir gün, bir kitapla karşılaştım. İsmi "Simyacı" idi. Endülüslü çoban Santiago'nun hikayesiydi. O da seni arıyordu. Düşlerinde çağrılıyordu. Tavşan deliğinden geçip harikalar diyarına gidiyordu. Çöl onun da yoluydu, Mısır onun da durağıydı. Santiago ben gibiydi ya da ben onun gibiydim.

Bu kitap senin bana ilk açık çağrındı. Bana "Yola çık." deme şeklindi. Biliyor musun, yüreğim sıkıştı. Kaç gece ağlayarak uyudum bilmiyorum veya kaç sabah güneşten de erken aydınlattığımı sabahı. Sonra dedim ki "Adım Güneş. Adım gibi parlak olsun isterdim hayatımı." Bir öykü düştü gönlüme ve "Okyanusun Ötesinde" dedim adına. Okyanusların ötesi çölmüş meğer, okyanusların ötesi sırmış.

Bir sırrı koruması gerekiyormuş Güneş'in. Ama sırrın onda açılması için aşık olması gerekiyormuş. Bu yüzden küçük bir kızın Güneş olabilmesi için melekler yaratılmış, melekler insanlaşmış ve melekler aşık olmuş. Güneş Özkan'ını bulmuş. Ya da Özkan bulmuş Güneş'i, çıkmış karşısına da "Benliğini bana ver." demiş. Özkan'ı kaybetme pahasına, düşmüş onun peşine. Özkan "Git." demiş. Güneş "Sen olmadan gitmem." demiş. Özkan ölmüş, Güneş gitmiş.

Tüm bunlar yaşanırken senin küçük kızın kendi çölünü keşfetmiş. Aşkı tanımış. Konya'ya düşmüş yolu, Meram bağlarında toprağın soluk alıp verişini dinlemiş. Dizine yatmış Şems'in, "Beni kızın gibi sev." demiş. Kolay mı, "Ben de Güneş'im." demiş. Mevlana'ya gidip "Sırrını aç bana." demiş. Ve artık o da atlamış tavşan deliğine. Tüm "Yapma, etme, başaramazsın." diyenlere rağmen içmiş kırmızı hapı. Sonra Hayal fısıldamış kulağına "Soğuklara hazır ol. Çünkü üşüdüğünü hissedeceksin." Çölü buz kesmiş küçük kızın. "Yakmam lazım kitaplarımı, hayallerimi." demiş. Bir gecede her şeyi yakmış. Aleviyle ısınırım, sanmış. Kül olmuş umutları. O geceden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmamış.

Günler geçmiş, geceler bitmiş, aylar birbirini kovalamış. Tam "Oturuyor taşlarım." dediğinde bir gece bir odada dökülmüş göz yaşları. Müfettiş çıkmış karşısına Güneş'in aynı odada akıtmış kanını. Hiç iyileşememiş küçük kızın. Sonra bir umut, bir limana sığınmış. Liman korkunç bir canavara dönüşmüş, yok etmiş umutlarını.

Demiş kızın "Neden? Neden beni terk ettin?", "Seni terk etmedim ki." demişsin; yeni limanlar koymuşsun önüne, yeni yollar çizmişsin. En sonunda da çölünü almışsın elinden.

Demiş ki kızın "Ben böyle yaşayamam. Al canımı." Almamışsın. Her sabah yeniden uyanmış küçük kız, her gece aynı duayı yeniden etmiş, yeniden uyanmış ve yeniden açmış ellerini. Bu böyle süregelmiş.

Demiş ki kızın "Korkuyorum. Adım atmaya bile cesaret edemiyorum. Yardım et." Küçük işaretler koymuşsun önüne, yoluna devam edebilsin diye.

Demiş ki kızın "Başa dönüyorum. Bir an dünyayı kurtaracak kadar cesur hissediyorum kendimi, bir an gömüyorum yerin yedi kat altına." İkisini de yapmak zorunda olmadığını söylemişsin.

Demiş ki kızın "Başaramıyorum. Neden yanımda değilsin? Neden bana yalan söyledin? Neden beni terk ettin? Neden kitaplarımı yakmamı söyledin?" Susmuşsun. Bekle, demişsin.

Bekleyedurmuş kızın. Kendini sevmeyi unutmuş. Kendini unutmuş. Güneş'in Özkan'ını unutmuş.

Demişsin ki kızına "Hatırla. Kişisel menkıben için, hayallerin için asla erteleyecek zamanının olmadığını hatırla. Doğaya karış, yollarla tanış, denizin kokusunu çek içine. Kendini sev."

Ve eklemişsin "Hazinen girmeye korktuğun mağarada seni bekliyor."

Demiş ki kızın "Teşekkür ederim."

Okyanusun ötesinde görüşmek üzere...