18 Nisan 2018 Çarşamba

LEYLA



"Düşünmedim." dedi Leyla, "Düşünemedim. Düşünseydim de yapamazdım."

Derinden bir nefes aldı, sessizliğe boşalttı içini. Daha fazla konuşamazdı, daha fazla anlatamazdı ölüme nasıl bir yüreklilikle gittiğini.

Onun cesareti paraşütle atlamak gibi değildi ya da bisikletle dünyayı dolaşmak. Karanlığın içinde bir mum yakmaya da çalışmadı. O sadece bildi kendini, kendi nefsini, kendi nefesini ve kendi çöllerini.

Daha fazla devam edemeyeceğini anladı. Öyle kırgındı ki hayata, nasıl olmasındı. En büyük tutkuları birer birer yanmış, küle dönüşmüştü. O da, o gece yakmıştı kitaplarını diğer herkes gibi. Tek bir şey uğruna, yok etmişti her şeyini. Ve şimdi, kavuşamadığı bütün özlemleri için kırgındı. Hayat ona adil davranmadığı için kırgındı. Çölünü kaybettiği için kırgındı.

Bu yüzden hiç düşünmedi. Düşünemedi. Düşünseydi de yapamazdı. Önce bir kaç tane içti. Sonra bir kaç tane daha. Ve dakikalar içinde avuçlarına sığamayacak kadar çok hapı midesiyle buluşturmuştu.

Büyük bir ekonomik iflas yaşamadı, sevdiği insanların ölümüyle karşılaşmadı veya bir savaşın ortasında kalmadı. Hayır, bunların hiç birini yaşamadı. Onun iflası, çöküntüsü veya savaşı asla gözlerin görebileceği şekilde değildi. O, Leyla olarak karanlıkta hapsoldu sadece. Güneş'i bulamadı. Ruhunu yavaşça öldürdü önce. Şimdi sıra bedenine gelmişti.

Öylece oturdu yatağının yanına. Eline bir kağıt aldı ve hangi hapları içtiğini yazdı. Onu bulacak kişiye küçük bir not bırakmak istiyordu ve dedi ki "Bunu gördüğün için özür dilerim." Artık kalp çarpıntılarını işitecek kadar hızlanmıştı nabzı. Sessizce beklemeye devam etti. Midesi bulanmaya başlamıştı. Vücudunun buna nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu. Yaşayacağı her şey şu andan itibaren onun için de sürprizdi.

Sahneye ilk çıktığı an geldi gözünün önüne, henüz 18 yaşındaydı. Elleri titriyordu ve biraz daha derinden hissettirmek için her duraksadığında burnunu değdiriyordu mikrofona. "Ah benim incinmiş, örselenmiş karanfilim..." diyordu. Ne güzel mısralardı öyle. Daha önce hiç düşünmediği, fark edemediği kadar güzel bir şarkıydı Karanfil. "Kırılma, küsme, sen yine bir şiir yaz." demişti sonra. Hatırladıkça yeniden mırıldanmaya başladı şarkıyı. En kesif hazlarının, en ürkek çağrısı gibiydi bu şarkı.

Bir an gözleri doldu. Henüz 16 yaşındayken, bir gece aynada kendini izliyordu. Parmaklarından itibaren kök salıyordu toprağa ve kolları ağaç dallarına dönüşüyordu. Kıpırdayamadı. Aynada öylece durup kendi dönüşümünü izliyordu. Kocaman bir ağaca dönüştü bedeni. Yapraklarının hışırtısı kulaklarından hiç gitmiyordu. Üşüdüğünü hissetti. Biri fısıldadı kulağına "Soğuklara hazır ol." diyordu. Üşüdükçe alev aldı dalları. Cayır cayır küle dönüştükçe kaderinin aşk ateşinden da ayrı olmadığını gördü. Ne bir pervane gibiydi o, ne de kandil. Çöl vahalarında kaybolmuş bir bedevi gibiydi. Ve Güneş gibiydi daha çok. Gece gibi karanlık bahtı, Güneş olup aydınlanıyordu Leyla'nın.

Ama değişmişti her şey zamanla. Alışamadı o yanıklara. Güneş olabilmek için yanması gerekiyordu ya Leyla'nın, o hep kaçtı kendinden. Kendini tanıdıkça kaçtı.

Ve O'nunla ilk kez konuşma anı da o andı. "Beni sevmiyor musun?" dedi. "Nasıl sevmem.." dedi o ses ona. Ağladı ve "Yatır beni dizine. Okşa saçlarımı." dedi. Yorgundu. Çok yorgundu Leyla. Düşünmekten, yaşamaktan, koşmaktan çok yorgundu.

Dinlenmek ve limanda konaklamak istiyordu. O an, hayat ona hiç de adil davranmadı. Leyla gün geçtikçe parçalara ayrılmaya başlamıştı. Umudu, hayali ve ona o gece kitaplarını yaktıran her şey uçup gidiyordu. Yanılmıştı. Elini tutmak için kendinden bile vazgeçtiği bir aşkın hayaletiyle kalakalmıştı. O ses ona yalan mı söylemişti? Onunla konuşmayı böylelikle bıraktı Leyla. Artık O'na güvenmiyordu. Ve en çok da "Senden uzaklaşırsam al canımı." dediği halde ve ona olan bütün güvenini yitirdiği zamanlarda hala yaşıyor, nefes alıp veriyor diye kızgındı O'na. Yeniden sordu "Beni sevmiyor musun?" cevap gelmedi bu kez.

Sessizce ölümü bekledi Leyla. Ama hayatın trajedisi de bu ya; ölmüyordu. Her geçen gün yaşamaya, yanmaya, umut etmeye ve acı çekmeye devam ediyordu.

Ama artık bitmişti. Artık Leyla kazanmak üzereydi. Mide ağrılarıyla, baş dönmeleriyle ve aralıksız, saatlerce kusmalarıyla kazanmak üzereydi.

Leyla ölüyordu...

* Yeni yol arkadaşım Leyla ile ilk buluşmam. :)












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder