7 Temmuz 2016 Perşembe

Hogwarts'tan Davet Mektubu Almak İçin Yapmanız Gereken 5 Şey

Hayır, yanlış okumadınız; size fantastik bir hayatın vaadini yapıyorum.

Belki kıyılarda kalan bir Hogwarts davet mektubu vardır diye hangimiz posta kutumuzu didik didik etmedik? Şöminemiz yoktu belki ama hangimiz sobamızın kazanından fırlayacak mektuplar için beklemedik, var olmayan bir duvarda, var olmayan bir yolculuk için 9 3/4 ekspresini gözlemedik? Hatırlayın hafızanızın derin duvarlarını, kalemlerimizi asa yapıp "ingardiyum leviosaah" diye daldık hayallere. Sözümüz henüz bir tüyü havalandırmaya yetmiyordu. Bu yüzden bıraktık söylemeyi. Savaşta yenilen bir savaşçının onurlu kılıcı gibi kalemimizi koyduk kalemliğimizin içine. Hadi itiraf edin kendinize, bulamadınız hayallerinizi. Oysa ki söz en güçlü olandı, söz büyüydü.


"Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı ile birlikteydi, Söz Tanrı idi." (Yuhanna/1) Ve söz kutsaldı, yaratmakla aynı anlamdaydı. Bu yüzden büyüydü, lanetti; bu yüzden cennete giden sağ yolun ta kendisiydi, Dante'yi cehennemin sol yoluna alan da.

Harry Potter serisinin yaratıcısı J. K. Rowling, yaşadığı depresyon sonucu ruh emicileri ortaya çıkartmıştı. Depresyon mu ruh emicileri doğurdu yoksa ruh emicilerin laneti mi depresyonu ortaya çıkarttı muamma ama bilinen bir gerçek var ki yazdığını yaşadı yazar ve yaşadığını yazdı. Böylelikle yaratıcılık vasfı söz ile açığa çıktı.

On üç sene önce ilk öykümü yazmaya başladığım an, yazdığım o şeyin,  o tuhaf varlığın yüzünü karşımda gördüğümde sözün büyülü gücüyle tanışmıştım. Artık kendimi kör kuyulara atabilirdim veya kendi ışığımı kendim yaratabilirdim. Fil dişi kulesi artık o küçük kızı hapsetmişti. 

Hiç bir zaman bu dünyaya ait olmayan o küçük bir kızın dünyasına hoş geldiniz. Yapmanız gerekenler basit:

1. Yazın.
Yazmak her derde çareydi. Sonsuzluk avuçlarınızdaymışçasına yazın. Korku hayatınıza hiç uğramamış gibi veya gün doğumunu izlerken bir yıldız kaymış gibi. Yüreğinizin ortasında bir hançer varmış ve oluk oluk kan akarmış gibi. O yara hiç kapanmayacakmış ve siz sanki hiç bir zaman iyileşemeyecekmişsiniz gibi. Bir gecede bütün kitaplarınızı yakmışsınız, bütün hayallerinizi atmışsınız gibi. Aşık olmuş ve aşk uğruna canınızı vermişsiniz gibi.

2. Yazın.
Artık yasak elmayı yediniz. İlk cümleyi yazdınız ve cennetten kovuldunuz. Cennet sizi kabul etmeyecek ve siz de cehenneme alışmaya başlayacaksınız. Acıyla tanışan ruhunuz yavaşça kanamaya başlayacak. Bu acıyı hissettikçe beyaz olan her sayfanızı karalayacaksınız. Nefret edeceksiniz bazen, cennetinize karşı savaşacaksınız. İyi olan her şey sanki sizden gitmiş gibi yazmaya devam edeceksiniz.

3. Yazın.
Yüreğinizi kor gibi yakan acılarınız sizi hissizleştirmeye başlayacak. Zamanla alışacak ve ateşi seveceksiniz. Cennetle savaşmayı bırakacaksınız, onu özlemeyi bırakacaksınız. Cehennem ilk kez o zaman sizi kabul edecek.

4. Yazın.
Ateşi hissetmeyeceksiniz. Ve o an, ona hükmedeceksiniz. Söz büyüydü, söz Tanrı ile birlikteydi. Sözü hissedeceksiniz. Korkmayın ve yazmaya devam edin.

5. Yazın.
Artık kovulduğunuz cenneti aramıyorsunuz, sizi inciten cehennemden korkmuyorsunuz. Ne Dantesiniz, ne Hamlet ne de kişisel menkıbesinin peşinden giden o küçük çoban. Siz artık kendiniz bile değilsiniz. Ne bir yazarsınız, ne de bir okur. Yazdığınız her şey haline geldiniz. Tebrikler artık 9 3/4 ekspresine yetişebilirsiniz. Yazmanın korkutucu dünyasına hoş geldiniz.

Okyanusun ötesinde görüşmek üzere...





2 yorum: