9 Nisan 2016 Cumartesi

İtiraf Manifestosu

Ne zaman öleceğinizi bilseydiniz, nasıl hissederdiniz?

Evet dünyanın en klişe sorusu. Ama ciddi bir yanıt almak için ilk defa az önce sordum kendime. Gerçekten ne hissederdim? Geriye kalan zamanımda neler yapardım?

Bu soruyu durduk yere aklıma getiren izlediğim bir kısa film oldu aslında. İnsanlara bir anda ne kadar ömürlerinin kaldığını bildiren bir SMS ulaşıyor. Kimine 60 yıl, kimine 100; kimine 10 ay diyor gizli kullanıcı; kimine ise hiç zamanının kalmadığını bildiriyor.

"Ya benim?" dedim ardından tabii hemen, "Ya benim ne kadar ömrüm kaldı?" Bilmiyorum, bilemem ve belki de bilmediğim için şanslıyım. Ama elbet öleceğim, bir gün ben de diğer milyarlarcası gibi silinip gideceğim.

Zaman kaygısını bir kenara bırakıp sordum kendime ve ufak bir sohbet yaptık benden içeri Zeynep'le (ya da adı her neyse):
- An'da nasıl hissediyorsun kendini? diye sordu

+ Korkuyorum. dedim. Tek seste döküldü kelime. Ve devam ettik:



- Bir gün ölecek olmaktan mı?

+ Hayır. Derimde, içimde, kanımda ve her bir parçamda hissettiğimden beri ölümden daha az korkuyorum. Kavuşamamak daha korkutucu geliyor. Eskiden çok sık yüzleşirdim ölümle. Ölüm yolcuğumun henüz başındayken. Neredeyse her gece ölümü bekleyerek yumardım gözlerimi. Ah küçük kız sen ne diyorsun? Neden buna ölüm yolculuğu dediğimi sanıyorsun?

- Sonra ölümden korkmaya mı başladın?

+ Hayal kurmaya yeniden başlamak bana bir gelecek verdi. Var olmayan ve asla sahip olmayacağım bir şeyi. İnsan geleceğine nasıl sahip olur ki? Ne tahafız öyle değil mi küçük kız, an'a sahipken biz, hep gelecek peşinde koşturuyoruz. Ne tuhaf...

- Hayallerini gerçekleştirememekten mi korkuyorsun?

+ Hayır. Dünyayı dolaşmanın sanal bir turdan farksız olduğunu biliyorum artık, veya çok para kazanmanın masa oyunlarından daha gerçek olmadığını. Korkum, affedemeden uyanmak uykumdan.

- Kendini affettiğini sanıyordum. Anlaşmayı öyle yapmadık mı?

+ Yaptık. Ben de öyle sanıyorum. Ama insanlara olan kızgınlığım, öfkem yatışmıyor küçük kız.

- Onlara neden öfkelisin?

+ Yalnız bıraktıkları için. Sen de bilirsin ki dalgalı, hırçın bir deniz bizim yolculuğumuz. Ve insan tek başına nasıl ayakta kalır, yüzme bilmeden, denizi bilmeden? Ben çok yalnız kaldım küçük kız. Çok defa umut ettim, mutluluğa heves ettim, sevdim ve çoğu zaman sevildiğimi zannettim. Güvendim. Ama yalnız kaldım.

- Bunu sen istedin. Bunu çok iyi biliyorsun ki sen çocukken yolculuk hayallerinde hiç bir zaman bir yol arkadaşın olmazdı. Ve yine çok iyi bilirsin ki senin algında herşeyin bir bedeli vardı. Ölüm yolculuğuna da bu sebeple çıkmadın mı?

+ Doğru, haklısın. Kitaplarım benim diyetimdi. Uğruna hayatımı hiç ettiğim yolda, varabildim mi sona? Hayır. Ölüm yolculuğumu daha fazla dayanamayacağım için bitirdim. Hayatımı, geçmişimi, geleceğimi, beni ben yapan her şeyi hiç ettim bu yolda ama hiç bir şey kazanamadım ben.

- Yanlış. İlk olarak kendi sınırlarını gördün. Herşeyini kaybetmiş birinin özgürlüğünü yaşadın. Ve neler uğruna neleri feda edebileceğini gördün. Hayatını alt üst ettin, kendi rızanla. Cesur olmayı öğrendin. Savaştın, yara aldın. Bir çok cephede malup oldun ama savaş taktiklerini öğrendin ve cephelerinde galibiyeti gördün. Sen ışığın savaşçısı, özgürlüğün savaşçısı oldun. Örselenmiş karanfilken sen, kendi hikayenin yazarı oldun.

+ Daha çok yolum var.

- Zaman sadece senin görecen. Eğer yarın sabaha sağ çıkamayacak olsan da, torunlarının torunlarını dahi kucağına alacak kadar yaşasan da, çok yolun var. O yüzden bir an önce başlamalısın.

+ Neye başlamalıyım?

- Affetmeye.

+ Kendimi affetme anlaşmamı imzaladım.


- Ama affetmedin. Yaralandığında, güvenip hayal kırıklığı yaşadığında, yere düştüğünde affetmedin. Ve yaşadığın her olay sana hala kendini affetmediğini hatırlatıyor. Hayat iyi bir hatırlatıcı, onu sev, onunla barış. Ve yeniden başla yazmaya, yeniden başla sevmeye, yeniden başla yaşamaya. Unutma, yaşadığımız herşeyi yalnızca yaşamamız gerektiği için yaşarız.

+ Hayal de böyle söylerdi, burada olsaydı.

- Zaten burada!..

+ Bunu bilmek, mutlu hissettiriyor. Teşekkür ederim. Okyanusun ötesinde görüşmek üzere.



2 yorum:

  1. daha öncede bakmıştım blogunuza. Birçok denemenizi okudum. Özellikle itiraf manifestosundan etkilendim.

    YanıtlaSil
  2. Tesekkur ederim :) umarim baglanabilmistir yureklerimiz:)

    YanıtlaSil