12 Ekim 2016 Çarşamba

Ölüm Yolculuğu'ndan Notlar


Etrafımızı sarmaşık gibi saran "kişisel gelişim" furyasına katılanlardan biri olarak konuşuyorum dostlarım. Beş sene önce ölüm yolculuğuna çıkmış, yüreğinin ortasına bir hançer saplayıp yıllarca oluk oluk kanamış biri olarak. Ve bir yolcu aynı zamanda... En uzun yolun, en uzun gecenin yolcusu. Sanmayın ki sadece benim yolum bu. Hepimiz aynı yoldayız dostlarım. Hepimiz kendi öykümüzün yolcularıyız.

On üç sene önce yüreğime bir öykü düştü. Dört ana karakter yazdım önce ve hepsine dünyayı kötülüklerden kurtarmak gibi bir misyon yükledim. Dört ana karakter ve dört ana kötü canavar; dört savaşçı ve dört düşman. Hepsine özel güçlerini nesneleştiren bir simge yükledim sonra; kimine gümüş bir kolye verdim, kimine tek taşı kaybolmuş bir yüzük. Kimi hakim olabilecekti güneşe ve yıldızlara, kimi ise diz çöktürecekti dünyayı önüne.

Ama olmadı. Hiç biri gücünü kullanıp yenemedi düşmanlarını. Düşmanları her defasında en zayıf anlarında bitiverdi yanlarında. Ve akıttım kanlarını genç savaşçıların. Ne düşmanları acıdı onlara ne de ben. Zayıf hissettikleri her bir anda yakıverdim umutlarını, sevdiklerini alıverdim ellerinden.



Yıllar geçti. Ben Özgürlük Savaşçıları koydum adını. Özgürlükleri, dünyanın özgürlüğü için ölümüne dövüşen dört savaşçı. Tıpkı yüreğimin gizli köşelerinde sakladığım dört ana his gibi ve dört koruyucu meleğim gibi.

Farklı versiyonlarını yazdım hep. Ama kimse okumadı. Her zaman en gizli bölmemde sakladım satırlarımı. Ruhum karardıkça yazdım, ruhum karardıkça kendi yazdıklarımı okudum. Ve fark ettim ki dostlarım, ben sadece o dört savaşçı değildim. Ben o dört düşmanın da ta kendisiydim.

Sanmayın düşmanlarla savaştım. Ben kendimi dövdüm, kendimi yendim, kendimle barıştım.

Üç elma düştü gökten. Üçünü de ben yedim. Sonra doğurdum çığlık çığlığa hayallerimi. Kendimi doğurdum, sütümden verdim. Korudum, besledim, büyüttüm de boyu gökleri aştı. Uzay olur sandım, Gördüğü ilk yıldızda konakladı. Aşık oldum dedi bana. 

Aşık oldum, dostlarım. Düşmanıma, yüreğimi kurutan çöle, okyanusa, yüzyılların gizine, sırt sırta vermiş taşlara, kurakta yaşayan akasyaya; aşık oldum dostlarım. Bir şiir okusam geçer sandım, şarkı da söyledim üstelik. Geçmedi. Ölüm yolculuğundan önce mi sonra mı inanın hatırlamıyorum. Zaman teke indi. Miladım infilak etti. Sıfırlandım yolumda. 

Bir öykü düştü gönlüme. Ve bu öykü hepimizin öyküsü olsun. Adına Özgürlük Savaşçıları dedim ben ama herkes bir öğreti bulsun. Savaşalım düşmanımızla, korkularımızla, geçmişimizle; savaşalım aynada bakamadığımız yüzle. Acıyla ve şevkle doğuralım kendimizi. Doğalım dünyaya. Adımızı biz koyalım. Bırakalım sonsuzluk fısıldasın adımızı kulağımıza. Kök salalım toprağa ve arzdan semaya her bir zerreye hapsolalım. 

Biz artık Özgürlük Savaşçısıyız ve bu da bizim öğretimiz. 

Okyanusun ötesinde görüşmek üzere...






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder