17 Mayıs 2017 Çarşamba

Romantik Bir Eylem Olarak Yazmak




Günlük tutmak paha biçilemez bir aktivite ama bana hiçbir zaman uymadı. Aylarca düzenli olarak notlar aldığım günlüğümü de "o gece" yakmıştım. O günden sonra bir kaç denemem oldu ama başarılı olamadım. Günlük defterlerimle olan ilişkim başlamadan bitti.

Ama öykü yazmak beni ben yapan bir değerdi. Fantastik bir hayatın vaadi, iyi olan her şeyin özü gibiydi. Bu yüzden yazmaya başladığım o ilk anı hiç unutmuyorum: 8 ya da 9 yaşlarındaydım. Çizgili defterime şu notları iliştiriyordum: Muamma, o öldürmez ölümden beter ederdi. O yaşlardaki bir çocuk için Yunan mitolojisine dalıp öykü yazmaya çalışmak çok akıllıca değildi elbet ama buna cüret edebilmiştim. Sonrasında tabii ki beklenen oldu. Karanlıktan korkmalar, geceleri gölgeler gördüğünü sanmalar, kabuslar, ateşli hatalıklar vs. Ama iyileşmek için yazmaya devam etmem gerekiyordu.

Hatırlar mısınız bir zamanlar Power Rangers isimli bir film vardı. Farklı versiyonları farklı zamanlarda çekildi. Çocukken onlar benim kahramanlarımdı. Ben "sarı" olandım, şu Asyalı kız. Hepimiz bir karakterle özdeşleşir oyunlar türetirdik. İşte ben bu noktada farklı bir şeyler yapmaya karar vermiştim. Yeni bir öykü yazdım ve adını Özgürlük Savaşçıları koydum. Benzer bir kurguda dünyayı kötü istilacılardan kurtarmaya çalışan dört savaşçıyı anlatıyordu. Yıllar sonra bu öyküyü yeniden yazmaya karar verdim. Çünkü fark ettim ki bu savaşlar sadece fantastik kurgularda yer almıyordu, biz zaten her an bir savaşın içindeydik. Bu yüzden onu "Özgürlük Savaşçısı Öğretisi" olarak yeniden düzenledim. En büyük savaşın kendisiyle yaptığı mücadele olduğunu anlayan bir savaşçının yolculuğunu anlatıyorum. Yakın zamanda sizinle de buluşacaktır.

Ve böylece devam etti benim öyküm. Yıllarca yazmaya devam ettim. Nasıl derler bilinmez ama sanki sadece bunu yaparken ben kendimle buluşabiliyordum, kendimle dövüşebiliyordum. Okyanusun Ötesinde isimli öykümün ikinci serisinin son sözünü hazırlarken de sözün büyülü gücüyle tanıştım. Yazdıklarım gerçek oluyordu. Eskiden sadece hayatımdan kesitleri yazdığımı düşünürdüm ama artık yazdıklarım hayatım oluyordu. İşte bu bir yazarın en korkutucu keşfiydi dostlarım.

Yazmak hayatın bana "Ölmeden önce cehennemi tadacaksın." deme şekliydi. Benim için hiç de romantik bir eylem olmadı. Yazdıkça içten içte, ağır ağır öldüğümü fark ediyordum. Okyanusun Ötesinde beni yeniden doğuran öykü oldu. Çünkü o sadece küçük bir kızın "Güneş" olma mücadelesiyle ilgili değildi, o evrenin ta kendisiydi. Meleklerin ve şeytanların savaşı, aşkın kucak açışı, sözün gerçeğe dönüşü ve benim en uzun yolculuğumdu. Hatta en büyük acım. Bu yüzden ona "Hiç bitmeyecek öykü" diyordum, çünkü o sadece Güneş'in öyküsü değil herkesin öyküsüydü. Ruhlarımızın bağladığı yer, bir düğüm noktası, savaş arenamızdı. Ama yorgunluğum kat be kat arttığında 2009 senesinde yazmaya başladığım öykümü 2017'de bitirme kararı aldım. Artık onun sessizce son bulduğunu hissediyorum. Bir yerlerde, sizin yüreğinizde yazılmaya devam ettiğini biliyorum. Ama Özkan ve Güneş'i yeniden ayırmaya gücüm yok artık. Artık bir tek bir görev kaldı, o da Müfettiş ile Güneş arasındaki savaşın son bulması ve elbette Güneş'in kazanması. Müfettiş geçtiğimiz yaz Güneş'le konuştuğunda "Güz bulutları geliyor ve bu bizim son savaşımız." dediğinde haklıydı. Bu son savaştı, Güneş kazanmalıydı.

Öykü yazmak beni böylece bitirdikçe yeni kaynaklar aramaya başlamıştım ve Ocak 2016'da bu blogla meşgul olmaya başladım. Burası benim yeni deneme tahtam olacaktı. Çünkü yazdığım onlarca yazıyı bir "gece"de yok etmek gibi kötü bir huyum var. Defterlerin ve büyük boy çizgili kağıtların sol üst köşesine iliştirdiğin sayfa numaralarından kurtulmanın vakti gelmişti. İyi ki de gelmiş. İyi ki de gelmiş.

Çünkü tam da burada, ne olduğumun veya kim olduğumun hiç bir önemi kalmıyor. Dünyam duruyor ve sadece kelimeler dökülüyor. Sözün büyülü gücü dostlarım, sizi benimle buluşturdu. Artık susmuyor sesim. Kağıtlarım tutuşmuyor bir umut uğruna. Var oluyorum, sancısını iliklerime kadar hissedip var oluyorum.

Yazmak; benim asla doyamayacağım bir susuzluk, yasak elmam ve varoluş mücadelem.

Dünyama hoş geldiniz.

Okyanusun ötesinde görüşmek üzere.








2 yorum: